İran Kaç Yılında Şeriata Geçti ?

Sude

New member
İran'ın Şeriata Geçişi: Tarihi Süreç ve Etkileri

İran, 20. yüzyılda önemli bir siyasi dönüşüm yaşamış, bu dönüşüm özellikle 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi ile doruğa ulaşmıştır. Bu devrim, İran'ın yönetim biçimini köklü bir şekilde değiştirmiş ve ülkenin dinî yasalarla yönetilmeye başlanmasına neden olmuştur. İran’ın şeriata geçişi, birçok iç ve dış etkenin bir araya gelmesiyle mümkün olmuştur. Bu makalede, İran’ın şeriata geçiş süreci, devrim öncesi ve sonrası dönemi, şeriatın İran toplumundaki etkileri ve bu sürecin dünya çapındaki yansımaları ele alınacaktır.

İran'ın Şeriata Geçişine Giden Yolda İlk Adımlar

İran, 20. yüzyılın başlarına kadar, monarşiyle yönetilen bir ülke olarak varlığını sürdürüyordu. 1925 yılında Rıza Şah Pehlevi'nin tahta çıkmasından sonra, İran modernleşme sürecine girmiş, ancak bu süreç batılılaşma yönünde ilerlemiştir. İran’daki monarşi, halkın değerlerine, özellikle de dini inançlara pek fazla saygı göstermemiştir. Bu durum, halkın büyük bir kısmının tepkisini çekmiş ve özellikle dini liderlerin daha fazla güç kazanmasına yol açmıştır.

1950’lerin sonlarına doğru, İran’daki monarşi, Batı ile olan güçlü bağları sayesinde daha da güçlenmişti. Ancak, bu dönemdeki ekonomik eşitsizlikler, batılılaşma politikaları ve dini hassasiyetlerin ihmal edilmesi, toplumsal huzursuzluğa yol açmış ve İran'da geniş çaplı bir muhalefet hareketi oluşmuştur. Bu ortamda, dinî liderlerin öncülüğünde başlayan halk hareketleri, monarşiyi sarsmaya başlamıştır.

1979 İran İslam Devrimi ve Şeriatın İlanı

İran'da şeriata geçişin en belirgin dönemi, 1979’daki İran İslam Devrimi ile gerçekleşmiştir. Devrimin lideri, Şii Müslümanların en yüksek dini otoritelerinden biri olan Ayetullah Ruhullah Humeyni idi. Humeyni, monarşiye karşı güçlü bir muhalefet başlatmış, bu süreçte halkın desteğini alarak İran’daki mevcut düzeni devirmiştir.

Devrimden önceki yıllarda, Humeyni ve diğer dini liderler, İran’daki modernleşme ve batılılaşma eğilimlerine karşı çıkmış ve ülkenin yeniden İslam’a dayalı bir yönetime kavuşması gerektiğini savunmuşlardır. Bu düşünceler, halk arasında geniş bir destek bulmuş, nihayetinde 1979 yılına gelindiğinde, İran’daki monarşi devrilerek İslam Cumhuriyeti ilan edilmiştir.

Humeyni'nin liderliğinde kurulan İslam Cumhuriyeti, İran'da şeriatın resmen uygulanmasının yolunu açmıştır. Bu dönemde, İslam’ın temel kurallarına dayalı bir hukuk sistemi oluşturulmuş ve ülke, Batı tarzı yasalar yerine dini kurallarla yönetilmeye başlanmıştır.

İran'da Şeriatın Uygulanması ve Toplum Üzerindeki Etkileri

İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, İran’da şeriatın etkisi her alanda hissedilmeye başlanmıştır. Öncelikle, İran’daki hukuk sistemi büyük ölçüde İslam yasalarına (şeriat) dayandırılmaya başlanmıştır. 1980’lerde, Humeyni’nin liderliğinde oluşturulan yeni anayasa, şeriatın devletin temeli haline gelmesini sağlamıştır. Bu anayasa, devletin yönetiminde İslam’ın öngördüğü kuralları ve değerleri esas almayı ilke edinmiştir.

Toplumda da büyük değişiklikler olmuştur. Kadınların giyim kuşamı, toplumsal yaşamları ve hakları, şeriatın etkisiyle yeniden şekillenmiştir. Örneğin, kadınların başörtüsü takması zorunlu hale gelmiş, kamu alanlarında kadınların yerleri sınırlanmıştır. Aynı şekilde, dini kurallara uymayan davranışlar, cezalandırılmakta, İslami öğretilere aykırı hareket edenler, ağır yaptırımlara tabi tutulmuştur.

Şeriatın İran’daki Ekonomik ve Siyasi Etkileri

İran’da şeriatın uygulanması yalnızca toplumsal yaşamı değil, aynı zamanda ekonomiyi de etkilemiştir. İslam Cumhuriyeti’nin ekonomik politikaları, şeriatın hükümlerine uygun olarak şekillenmiştir. Devletin ekonomiye müdahalesi artmış, özel mülkiyetin sınırlandırılması ve İslam bankacılığı sistemine geçiş gibi uygulamalar gündeme gelmiştir. Şeriat yasalarına dayalı ekonomik düzen, Batılı kapitalist sisteme karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır.

Siyasi alanda ise, İran’daki tek parti yönetimi ve güçlü dini liderlik, ülkenin dış politikasını belirleyen en önemli faktör haline gelmiştir. İran, şeriatla yönetilen bir ülke olarak, Batı ülkeleriyle olan ilişkilerini ciddi şekilde yeniden yapılandırmıştır. Bu dönemde, İran’ın İslam dünyasındaki liderlik iddiası artmış, Batı ile arasındaki gerilimli ilişkiler daha da derinleşmiştir.

İran'ın Şeriata Geçişi: Dünya Üzerindeki Yansımaları

İran’daki şeriat uygulamaları, sadece ülke içinde değil, dünya çapında da büyük yankı uyandırmıştır. 1979’daki devrim, Orta Doğu’daki diğer ülkeler için de örnek teşkil etmiş, İslamcı hareketlerin yükselmesine neden olmuştur. Ayrıca, Batı dünyası açısından İran’ın şeriat rejimi, ciddi bir tehdit olarak algılanmış, uluslararası ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

İran’daki şeriat uygulamaları, özellikle Batı’daki laik toplumlarla karşı karşıya gelmiştir. Batı, İran’daki şeriat yasalarının insan hakları, özgürlükler ve kadın hakları gibi evrensel değerlere aykırı olduğunu savunmuş, bu durum iki dünya arasında ciddi gerilimlere yol açmıştır.

Sonuç

İran’ın şeriata geçişi, 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi ile başlamış ve bu dönüşüm, sadece İran’ın iç yapısını değil, bölgesel ve küresel düzeyde de geniş etkiler yaratmıştır. Devrim, İran’ı monarşiden teokratik bir İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürmüş ve şeriat yasaları, İran’ın toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısının temelini oluşturmuştur. Bu dönüşüm, aynı zamanda Orta Doğu’da ve dünyada İslamcılığın yükselmesine, Batı ile ilişkilerin gerginleşmesine neden olmuştur. İran’da şeriatın uygulanması, hala devam etmekte olup, İran’ın iç ve dış politikasını şekillendiren en önemli faktörlerden biridir.